Mevlana Celaleddin Rumi – Mesnevi Nedir?
Mevlânâ Celâleddîn Rûm-i‘nin Mesnevi’si üzerine bilgiler altı ciltten oluşmaktadır. İlk on sekiz beyit rivayete göre Mevlânâ Celâleddîn Rûm-i tarafından bizzat kaleme alınmıştır ve daha sonrasında kendisinin söyleyip kâtibi Hüsameddin Çelebi tarafından kaleme alınmıştır.
Gün geçtikçe on sekiz sayısı mevlevîler arasında özel bir anlam ifade etmiştir. Sadaka verirlerken dahi on sekiz sayısını içerecek şekilde vermişlerdir. On sekiz beyit sonunda ‘’sözü kısa kesmelidir vesselam’’ deyişinin ardından yirmi altı bin beyit daha söylemektedir. Buradaki nüans yani okurun anlaması gereken; mesnevinin, insan ile temasında ya kendisine çekip dost edinmesi ya da kendisini itiyor olmasıdır. Bu sebeple mesnevi eserinin temel de ‘’yaşadıkça Kur’an’-ı Kerim’in kölesiyim’’ mantığı ile eserlerinde önce Kur’an-ı Kerim’e daha sonra peygamber sünneti olan Hadis-i Şerifler üzerine yazmıştır.
Mesnevi Eserini Değerlendirmek
Mesnevi eserini değerlendirmek isteyen okurlar mutlaka bu iki temel hususa dikkat ederek değerlendirmelidir. Mevlana’nın aşkı aklın üzerinde bir aşktır aklın üzerinde bir akıldır. Aşkı tanımladığı bir rubaisinde onu büyük bir denize benzetir kıyısı olmayan boşluktadır, sırları haddinden aşkın… On sekiz beyitte ki ney vurgusunda ifade edilen ney ise; Hz. Mevlânâ Celâleddîn Rûm-i’nin bizzat kendisidir.
‘’Dinle Neyden’’ derken benden, bizden dinle demek ister. Neyden dinletmesinin sebebi Ney insanı sembolize etmektedir. Yani dünya ile insan arasındaki bağı kesmişizdir ney gibi içimiz dünyaya karşı boştur, yalnızca ney gibi Hak yolundayız anlamındadır. Eğer bizden dinlerseniz yolunuzdan ayrılmazsınız anlamında kullanılmıştır. Bir başka beytinde Pişmiş ve ham olandan bahseder. Pişenler dert ve bela ile yoğurulanlardır. Hamlar ise sabrı olmayan insanları niteler.
Semerkant Açmazı Hikayesi Nereden Gelmektedir?
Semerkant Açmazını vurgulamak gerekirse, Mesnevi eserimde de çok özel bir hikayesi vardır. Semerkant şehrinden birisi bir rüya görür ve Bağdatlı birinin avlusunda bir hazine gömülüdür. Semerkant’lı uykusundan uyanır ve uzun yollar alıp Bağdat’a varır rüyasında gördüğü evi bulup etrafında orayı tanımak ve keşfetmek için gezdiği sıralarda ev sahibi tarafından dikkat çekip yakalandığında ev sahibi neden evin etrafında gezdiğini sorgulamaya başlar rüyasını anlatır ve hazineden bahsedip beraber avluyu kazmayı ve hazineye ortak etmeyi teklif eder.
Bağdatlı ev sahibi cevap olarak ‘’yahu sen ne kadar mübarek bir insanmışsın, ben Semerkantlı’nın evinde avlusunda bir hazine gördüm oraya gittim mi diye sorar’’ bunun üzerine aslında Semerkantlı’nın kendisi olduğunu görüyoruz. Hemen Semerkant’lı evine dönüp avlusunu kazdığında görüyor ki hazine kendi bahçesindedir.
Bu duruma Semerkant Açmazı denilir. Buradan çıkarılması gereken sonuç derdin çaresi insanın kendindeyken devayı başka diyarlarda aramasını gerektirecek durumun olmaması gerektiğidir.
Mevlanın Dil Konusundaki Titizliği
Mevlana dile en çok dikkat eden düşünürlerimizdendir. Dil felsefesinin gidişatıyla, başlangıcıyla ve sonuyla çok ilgilidir. Bu yüzdendir ki dil katmanları vardır yani Mesnevi eserinin ayrı bir dili olduğunu söyler. Dili illa ki harf, fonetik olarak görmemek gerektiğini ileri sürer. Bu bakış açısı çağının tersine tam anlamıyla modern bir bakış açısıdır.
Ayrıca isim ile müsemmayı da birbirinden ayırır. Her kelime ve nesne farklı, bakış açısıyla asıl anlam önemlidir onun nazarında. Mesnevi eserindeki seçilip konulan hikayelerin mutlaka bir amacı vardır. Ayrıca günümüzde başka bir bakışla okuduğumuzda dahi ayrı bir işlevsellik içerdiğini görmekteyiz.
Mevlânâ Celâleddîn Rûm-i‘nin Dünya Görüşü
Mevlânâ Celâleddîn Rûm-i‘nin fikirleri hümanizmi yani insan üzerine kurulu fikirleri içermektedir. Mevlânâ Celâleddîn Rûm-i tam anlamıyla bir İslam mutasavvıfı, Müslüman düşünür, İslam hukukçusudur. Mevlânâ Celâleddîn Rûm-i’nin Mesnevi eser dilinin Farsça olmasının nedeni ise yaşamış olduğu dönem Selçuklu dönemidir ve bu kentlerde Farsça konuşulduğu için Farsça kaleme almıştır.